Bahaeddin Veled Karaman’a geldiği sıralarda Konya Anadolu Selçuklu Devleti’nin başkentiydi. Bu dönemde 1219’da Konya ve Anadolu Selçukluları I. Alâeddin Keykubad’ın sultanlığında parlak bir dönemini yaşamaktaydı. Bahaeddin Veled, 7 yıl kadar kaldığı Karaman’dan I. Alâeddin Keykubad’ın ısrarlı davetleri sonunda ayrılmaya karar verir. Bu arada Celâleddin Muhammed de Semerkantlı Hoca Şerafeddin Lâlâ'nın kızı Gevher Bânû ile evlenmiştir. Bu şekilde Konya’ya göçen aile Selçuklu sarayında yaşamayı reddederek Altun Baba medresesine yerleşir. [1]
Bu yıllarda İslâm dünyası büyük sarsıntılar yaşamaktaydı. Moğolların İslâm dünyasını derinden etkileyen bu işgal hareketi dünyayı da oldukça etkilemiştir. Belh, Merv, Serahs, Herat, Rey, Isfahan, Musul, Bağdat gibi birçok ilim ve kültür merkezi hunharca yakılıp yıkılmış. Öldürülmek korkusuyla birçok bilgin, filozof ve düşünce adamı Türkmen nüfusu ile birlikte Anadolu’ya gelmiştir.[2] Doğudan ve batıdan gelen bu tehlikelere direnen iki büyük merkez bulunmaktaydı. Bunlardan biri Selçuklu Türkiyesi diğeri ise Sureye ve Mısır idi. Mısır, Haçlılardan kalan Frank devletleri ile iç içe savaş halinde olduğu gibi Bâtıni suikastlerine de açıktı. Bu savaşlar ve direnişler ülkeleri bir nevi din fanatizmine itiyordu. Selçuklu Türkiyesi ise Haçlı ve Gürcülerle savaşmış, siyasi bütünlüğünü kazanmıştı. Bizans ile komşuluk Anadolu’yu din ve dil bakımından fanatizmden nispeten uzak tutuyordu. İslâm dünyasında güvenliğini kaybedenler tıpkı Bahaeddin Veled gibi Anadolu’ya sığınıyordu. Türkler de 10. yüzyılda beri ücretli askerlik yaptıkları Abbasi Devleti tarafından Antakya’dan Van ve Erivan’a kadar uzanan Bizans sınırlarına yerleştiriliyordu. Abbasiler zayıflayınca Bizans, Türk kuvvetlerini Antakya, Tarsus ve Urfa’dan çıkarmıştı. Ancak Halife Mutasım döneminde Türkler yeniden Anadolu sınırlarındaki yerini aldılar. Amuriye ve Malazgirt Zaferinin ardından da Anadolu’da kalıcı bir Türk hâkimiyeti sağlanmıştı. Mevlâna’nın içinde yaşadığı 13. yy. boyunca Anadolu, Moğol istilâsının Asya kıtasındaki son hedefi halindeydi. Anadolu Selçuklularının gücünü yitirmeye ve parçalanmaya başladığı bu dönemde beklenen istilaya karşı kaleler ve surlar bile yapılmıştı.
Alâeddin Keykubad beklenen sonu gördüğü için Harzemşahlar ile işbirliği yapmaya çalıştıysa da başarılı olamamıştı. Onun ölümünün ardından Anadolu’da Moğol hükümdarlar dönemi başlayacaktır. Alâeddin Keykubad’tan sonra ortaya çıkan yönetim boşluğu, ekonomik sıkıntılar baş göstermişti. Halkın acı çektiğini görerek kışkırtmalar ile birçok isyan çıkmıştır. Babaîler isyanıyla da devlet iyice zayıflayınca Moğollar Anadolu’ya fiilen saldırmaya başlamışlardır. Selçuklu ordusu 1243 Kösedağ Savaşı’nda yenilince Sivas, Kayseri gibi birçok yer Moğol hâkimiyetine girmiştir. Devletin bundan sonra toparlanması bir daha mümkün olmamıştır. [3] 1228’lerde Konya’ya taşınan Mevlâna ve oğulları ise bundan sonra Moğol hükümdarlar ve yerel Türkmen beyleri ile muhatap olmak zorunda kalacaktır.
[1] Ahmet Kabaklı, Mevlana, Toker Yayınevi, İst., 1972, s. 22-23.
[2] Yüksel Kanar, Mevlâna Rumî, Morpa Kültür Yay., İst., 1992, s. 910.
[3] Hilmi Ziya Ülken, “Mevlâna ve Yetiştiği Ortam”, Bildiriler (Mevlâna’nın 700. Ölüm Yıldönümü Dolayısıyla Uluslararası Mevlâna Semineri, 15-17 Aralık 1973 Ankara), Hz. Mehmet Önder, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1973, s. 230.
0 yorum:
Yorum Gönder