Mevlâna’nın eserlerini okurken sıkça milletlerden örnekler verdiğini görmekteyiz. Bu örnekler içerisinde en yoğun tasvirlerin Türk milletlerine ait olduğu belirtilmektedir. Özellikle Mesnevî ve Divan-ı Kebir bu özellikleri ile zengin birer kaynak niteliğini taşımaktadırlar. Bu eserlerde adı zikredilen boylar ise Bulgar, Çiğil, Hıtay, Kıpçak, Oğuz, Türkmen ve Yağma Türkleridir.
Mevlâna’nın eserlerinde özelliklerini verdiği birkaç Türk boylarından Çiğil, Türkmen ve Yağma Türkleri tarihi bir görüşe göre Karahanlı Devleti’ni kuran altı Türk boyunda üçünü oluşturmaktadır. Tarihçiler büyük devletler kuran Türk kavimleri arasında saydıkları Çiğil Türkleri, Mevlâna’nın eserlerinde “resim gibi güzellikleri, mum gibi çevrelerini aydınlatan parlaklıkları” ile yer alırlar. Mecalis-i Seb’a eserinde ise bir gece tasviri yaparken, ülkeler yıldızının ışımaya başlayışını Çiğil güzellerinin giyecekleri ipek kumaşı dokumasına benzeten Mevlâna; “her gece Ülker, tezgâhında Çiğil güzellerinin giyecekleri ipek kumaşı dokumaya koyulunca… Habib-i Acemî ibadet yurdundan çıkar, çoluğunun çocuğunun yanına gelirdi” demektedir. Bulgar Türkleri de Mevlâna’nın eserlerinden daha çok güzellikleriyle öne çıkmıştır: “Namazda yüzünü Bulgar güzeline çevirmişsin. Nasıl olur da bu namaz kabul edilir” “Hurilerin güzelliği Bulgar cariyelerinden daha üstün, can şarabı Bulgar aşından daha iyidir.” Yağma Türkleri ise, Divan-ı Kebir’de adlarına yakışır bir biçimde anılmaktadır: “Müslümanlar! Müslümanlar! Yağmacı bir Türküm var. Arslanların saflarını bile yalnız başına yarmadadır. Eğer onun aşkının sırlarını iyice bilmiş olsaydım, o yağmada ben de Yağma Türküne arkadaş olurdum.” Mevlâna diğer Türk boylarının aksine Oğuzlardan söz ederken olumsuz bir dil kullanmaktadır. Tespit edilen misallere bakılırsa, Mevlâna’ya göre Oğuzlar “kindar, kan dökücü, işkenceyi seven” insanlardır.
Mevlâna üzerine ülkemizde ilk araştırmaları yapanlardan biri olan Feridun Uzluk ve günümüzün en önemli Mevlâna eserlerine sahip olan Abdülbaki Gölpınarlı’ya göre Mevlâna, eserlerinde hiçbir milleten Türkler kadar bahsedip, övmemiştir. Son olarak Mevlâna’nın dünya görüşündeki evrensel insan sevgisini en iyi anlatan şu mecazlarıyla sözlerimizi sonlandıralım:
“Hac’ca gidersen ha yoldaşı ara. Ha Hintli olmuş ha Türk, ha Arap. Onun şekline ve rengine bakma; azmine ve maksadına bak Rengi kara olsa da değil mi ki seninle aynı maksadı güdüyor, aynı senin rengindedir, beyaz bil onu.” “Aşk milleti bütün milletlerden ayrıdır. Âşıkların milleti de tanrıdır.”[1]
[1] Müjgan Cunbur, “Mevlâna’nın Eserlerinde Türk Boyları ve Türk Kelimesinin Değerlendirilmesi”, Bildiriler (Mevlâna’nın 700. Ölüm Yıldönümü Dolayısıyla Uluslararası Mevlâna Semineri, 15-17 Aralık 1973 Ankara), Hz. Mehmet Önder, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1973, s.55-74.
0 yorum:
Yorum Gönder